Anne karnında başlayan yolculuğumuz da sıvı ile temas kuran insan vücudunun
doğar doğmaz bırakıldığı suda kendi yaşam alanı gibi rahat olduğu
gözlemlenmektedir.
Sualtı ile buluşan bebekler nefes tutabilmekte, sualtında gözlerini rahat-
lıkla açabilmekte hatta belirli bir mesafeyi sualtından rahat bir şekilde
gidebilmektedir.
Su ile bu mükemmel uyum anne karnında başlamaktadır. Bu refleksten
zamanla uzaklaşılması ile insan suya yabancı bir hale gelmekte hatta
sudan korkar bir hal almaktadır.
Yeni dalış hayatına başlayan veya yeni yüzmeye başlayan bir kişinin sudan
çekinmesi yada korkması da bu refleksin unutulmuş olduğunun
göstergesidir. Su ile buluşmasına devam eden kişi kısa sürede bu refleksi tekrar
kuvvetli bir şekilde devreye geçirebilecek ve su ile uyumu günden güne artacaktır.
Dalış hayatına yeni başlayan bir dalgıçta suda olmaktan ve sualtında vakit
geçirmekten çekinir. Bunun en büyük sebebi sualtından uzak kalması ve sualtına
yabancılaşmasıdır. Fakat birkaç zaman dalış ile ilgilenmek bile bu refleksi uyaracak
her geçen gün su ile olan uyumumuz ve
konforumuz artacaktır.
İnsan vücudu büyük mucizeler ile yaratılmıştır. İnsanın asıl yaşam alanı
sualtı değil kuru ortamdır. Dolayısı ile karada yaşam şartlarına göre mükemmel
donanımlarla yaratılmıştır. Bunun yanı sıra yaşam alanında var olan sualtı
dünyasında hayatta kalabilmek için insan vücudu mucizevi özelliklerle donatılmıştır.
İşte insan vücudunun mucizelerinden sadece bir tanesi!
Memeli Dalış Refleksi!
Memeli dalış refleksi; memeli canlıların yani balinalar, foklar, yunuslar ve
insanların sualtı ile olan uyumları ve koruma kalkanlarıdır. Yeni doğan bir balinanın
ortalama 5 dakika nefes tutabildiğini biliyor
musunuz?
Bir insan için büyük bir süre olsa da balinalar için çok az bir süre olan 5
dakika balinanın yaşam döngüsü içerisinde nasıl bir değişime uğradığını
biraz da konuşalım. 5 dakika ile başlayan bu zorlu mücadele balinaların yaşam
döngüsünde ortalama 2 saate varan zamanlara ulaşmakta! Birçok dalgıç
arkadaşımın dalış performansı ile ilgili sorularını hatırlıyorum.
Dalış sürem nasıl artar!
Sizlerle en etkili yolu paylaşıyorum.
Denizde uzun süre vakit geçirmek, Doğru bilgiler ile donanmak, Sağlıklı
bir vücuda sahip olmak!
Bu kadar mı dediğinizi duyar gibiyim. Evet gerçekten bu kadar.
İlk dalışa başladığımız günleri hatırlayalım. 1 dakika nefes tutabilmek bile zor
gelirken geçen kısacık zamanda 2 dakikalar her gün yapılabilen aktivite haline
gelmedi mi?
Unutmamak gerekir ki bu süreler herkesin içerisinde var olan fakat ortaya
çıkarılması için zamana ve doğru bilgilere ihtiyaç duyulan özelliklerdir. İnsan
vücudunda özellikle yüz bölgemiz su ile temas ettiğinde koruma kalkanlarımız
devreye girer.Aslında memeli dalış refleksi dediğimiz bu mucize birkaç yolla aktif hale
gelir.
*Yüzümüzün suya temas etmesi.
*Ortam basıncının değişmesi.
*
Vücudumuzda karbondioksit gazının birikmesi.
Yukarıda yazdığımız maddelerin bir tanesi bile gerçekleştiğinde dalış refleksimiz
devreye girer ve insan vücudu koruma altına alınır.
Normal yaşantımızda Yüz bölgemiz uzun bir süre su ile temasta kalmaz, Ortam
basıncı normal yaşam döngüsünde büyük oranlarda değişmez ve vücudumuzda
karbondioksit üretilir ama birikmez fakat 3metre derinlikte bekleyip zıpkınla balık avı
yapan bir dalgıcı düşündüğümüzde bu 3 madde de gerçekleşmektedir veya evde
yatağında uzanıp nefes tutan bir kişi içinse 3. Madde gerçekleşmektedir. Yani bu
mucizevi koruma sistemi devreye girmektedir.
Şimdi bakalım bu sistemde ne gibi koruma mekanizmaları mevcut!
*Uzuvlarda bulunan kan damarlarının daralması
*Kan göllenmesi
*Kalp atış hızının azalması
*Dalak kasılması
Okuduklarınız her dalıcının vücudunda kendiliğinden gerçekleşen mükemmel
mucizeler!
İnsan dalışa geçtiğinde uygun şartlar oluştuğunda ilk gerçekleşen uzuvlardaki
kan damarlarının daralmasıdır. Bu daralmada kan hayati olmayan organlardan
hayati organların olduğu kısma doğru taşınır. Yani insan vücudundaki hayati
organlar garanti altına alınır. Uzuvlarda ise sadece bu kısımdaki hücrelerin
hayatta kalacağı kadar kan bırakılır. Uzuvlardan çekilen kan ise vücudun en
çok korunmaya ihtiyacı olan akciğerler ve beyin bölümüne aktarılır. Bu şekilde
hayati organlar korunmuş olup insan hayatının devam ettirilmesi amaçlanır.
Bir sonraki aşamada akciğerlerimizde bulunan alveollerin kan plazması
ile dolmasıdır. Bu birikim göllenme olarak adlandırılır. Bu mucizevi durum
sayesinde artan ortam basıncına rağmen akciğerlerimiz ezilmez ve
yaralanmaya maruz kalmaz.
Kan dolaşımının yoğun olarak beyin ve akciğerler arasında gerçekleşmesi ile
kalbimizde bu durum ile ilgili önlemini alır ve kalp atış hızımızda ani bir düşüş
yaşanır.
Bu düşüş var olan oksijenimizi daha kısıtlı kullanmamıza yardımcı olur
ve sualtında kalış süremizi destekler.
İnsan vücudunda dalağın görevi kan hücrelerini üretmek, depolamak,
gerektiğinde vücuda dağıtmaktır. Son aşamada, oksijen oranının yetersiz
kaldığı durumlarda içerisinde bulundurduğu rezerv kırmızı kan hücrelerini
vücuda salıp insan vücudunu koruma altına almak için gerçekleşir.
Bu mucizevi özellik yaratılışımızdan bu yana hepimizin vücuduna kodlanmıştır.
Tüm bu bilgiler ışığında su ile uyumumuz ve dalış refleksimizi
kuvvetlendirmek amacıyla sürekli suda vakit geçirmeliyiz.
Sürekli dalış yapan bir dalgıç ile uzun süre dalışa ara veren bir dalgıcın
dalış performansı arasındaki farkın en büyük sebebi bu dalış refleksinin
unutulmasıdır.“Amacımız uzun nefes tutmak, uzun süre sualtında kalmak değil su ile
uyumumuzu en iyi hale getirip bu özelliklerimizi sürekli aktif tutmak olmalıdır.”
Doğru bilgiler olmadan bu özelliklerimizden %100 faydalanamayacağımızı bilmenizi
isterim.
Doğru bilgiler ışığında, vücudumuzu tanıyarak, kurtarma becerilerini bilen ve
uygulayabilen dalış arkadaşları eşliğinde güvenli dalışlar dilerim.